FAA (Federal Aviation Administration), ABD’nin sivil havacılık otoritesi olarak, 1958 yılında Washington merkezli olarak kurulmuştur. Bu tarih, ABD’nin havacılık sektöründeki gelişimini Commerce Act 1926’ya kadar izler. FAA, II. Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin batı dünyasında hakimiyet kurmasıyla şekillenmiştir.
EASA (European Aviation Safety Agency), AB’nin sivil havacılık otoritesi olup, merkezi Köln’dedir. 2002 yılında kurulan EASA, 2003’te faaliyete geçmiştir. Öncesinde ise JAA (Joint Aviation Authorities) bulunmaktaydı. Peki, AB neden JAA’nın yerine EASA’yı kurma ihtiyacı duydu? Bu soru, özellikle Türkiye için önemli olup, ayrı bir analiz yazısında detaylıca ele alınmalıdır.
EASA’nın faaliyet alanı, AB ülkeleri ile birlikte İsviçre, Birleşik Krallık gibi AB’ye bağlı üçüncü ülkelerde kayıtlı uçakları kapsamaktadır.
Bu iki global otorite farklı çalışma kurallarına sahiptir. Her iki kurum da sivil havacılık, yolcu güvenliği, endüstri ve uçuş mürettebatı güvenliği gibi alanlarda sıkı düzenlemeler ve denetlemeler yapmaktadır. Ancak, FAA ve EASA’nın kurallarında bazı farklılıklar bulunmaktadır, örneğin uçak, helikopter, drone veya eğitim uçuşlarına yönelik kurallar.
FAA daha esnek, endüstri odaklı ve politik bir yaklaşım sergilerken, EASA daha kuralcı, bürokratik ve standartlaşma odaklı bir yaklaşıma sahiptir. Her iki kurum da düzenli bakım ve kontrolleri sivil havacılık otoriteleri ile yürütmektedir.
Boeing ve Airbus gibi dünya devi uçak üreticilerinin sertifikasyon süreçleri genellikle FAA veya EASA gibi otoritelerden gerekli onayları almayı içerir. Bu süreçte, uçağın güvenliği, tasarım uygunluğu, performans özellikleri ve diğer teknik gereksinimler göz önüne alınır.
FAA ve EASA, dünya genelinde havacılık güvenliği ve uyumluluğu sağlamak amacıyla sürekli iş birliği yaparak çeşitli anlaşmalar ve standartlar geliştirmişlerdir.
Her iki otoritenin de uçak işletme, bakım, onarım ve düzenleme konularındaki farklılıklarının yanı sıra, ABD’nin tek devlet ve otorite, AB’nin ise birçok üye devlet ve otoriteden oluştuğunu unutmamak önemlidir. Coğrafya, kültür, sanayi tarihi gibi faktörler bu farklılıkları şekillendirmiştir.