Türkiye, EUROCONTROL ve Askeri İlişkiler: kisa bir Bakış

Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla, Türkiye’nin EUROCONTROL ve askeri ilişkileri hakkında uzun zamandır düşündüğüm bu önemli konuyu daha detaylı bir şekilde ele almanın zamanı geldiğine inanıyorum. Bu yazı, Türkiye’nin EUROCONTROL ile ilişkilerinin geçmişini, mevcut durumunu ve gelecekteki potansiyelini daha geniş bir çerçevede incelemeyi amaçlıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin (TC) EUROCONTROL’e resmi üyeliği 1 Ocak 1989’da başlamıştır. Bu yazı, ilk Türk görevli olarak bu süreçte yer alan bir kişinin perspektifiyle kaleme alınmaktadır. Ana temamız, Türkiye’nin EUROCONTROL ve askeri ilişkileri üzerinedir.

EUROCONTROL’ün ilk Kuruluşu ve Amacı

EUROCONTROL, Avrupa Hava Seyrüsefer Güvenliği Teşkilatı olarak 1963 yılında kurulmuş ve Avrupa’nın hava trafiğini düzenlemeyi, sivil havacılık alanındaki karmaşık yapıları birleştirmeyi ve güvenli bir hava trafiği ağı oluşturmayı hedeflemiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa, dünya liderliğini kaybederek ABD ve Sovyetler Birliği’nin gölgesinde kalmıştı. Bu yeni güç dengesi, Avrupa’da birleşik ve güçlü bir yapının kurulması gerekliliğini doğurdu ve bu doğrultuda pek çok uluslararası kurum oluşturulmaya başlandı. EUROCONTROL de bu kurumlardan biridir ve başlangıçta tamamen sivil bir havacılık kuruluşu olarak kuruldu.

Kuruluş amacı, Avrupa’da birbirinden bağımsız şekilde hareket eden hava seyrüsefer sistemlerini tek bir çatı altında birleştirerek, daha verimli ve güvenli bir havacılık yönetim sistemi kurmaktı. Zamanla bu kuruluş, sivil ve askeri işbirliğinin önem kazanmasıyla, sivil-askeri işbirliği de yapmaya başladı.

Türkiye’nin EUROCONTROL Üyeliği ve Avrupa ile İlişkileri

Türkiye, Batı ile entegrasyon sürecinde NATO ve Avrupa ile güçlü ilişkiler kurmaya çalışmış ve bu bağlamda pek çok uluslararası kuruluşa üye olmuştur. NATO üyeliği, Türkiye’nin Batı ile en büyük stratejik bağlantılarından biridir. Türkiye’nin bu bağlamda özellikle Yunanistan’ın NATO’ya kabul edilmesinde önemli bir rol oynaması, Batı dünyası ile kurduğu bağları güçlendirme arzusunun bir göstergesidir. Ancak, aynı Yunanistan’ın, Türkiye’nin AB üyelik girişimlerine sürekli engel olması dikkat çekici bir çelişki yaratmıştır.

Türkiye’nin EUROCONTROL’e tam üyeliği 1989 yılında başlamıştır. O dönemde EUROCONTROL, kendisini daha çok sivil bir havacılık kuruluşu olarak tanımlıyordu ve askeri yönü ön planda değildi. Ancak son yıllarda, EUROCONTROL giderek daha fazla “pan-Avrupa sivil-askeri organizasyon” olarak kendini tanıtmaya başlamıştır. Bu değişim, Türkiye açısından büyük önem taşımaktadır, çünkü Türkiye’nin bu yapılar içindeki etkinliği, sivil havacılığın ötesine geçerek, askeri alanlarda da stratejik önem kazanmıştır.

EUROCONTROL’ün Sivil-Askeri Yapısındaki onemli değişim

EUROCONTROL ün son yıllarda kendisini bir sivil-askeri organizasyon olarak tanıtması, Avrupa’nın güvenlik stratejileri açısından önemli bir değişikliktir. Avrupa Birliği, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra güvenlik stratejilerini yeniden şekillendirmiş ve bu bağlamda NATO ve diğer güvenlik organizasyonları ile daha entegre çalışmaya başlamıştır. EUROCONTROL de bu sürecin bir parçası olarak, sadece sivil hava trafiği yönetimi değil, aynı zamanda askeri hava trafiği koordinasyonu ve güvenlik stratejileri üzerinde de çalışmaktadır.

Bu yeni yapı, Türkiye’nin EUROCONTROL’deki rolünü de etkileyebilecek bir faktördür. Türkiye, Avrupa ve NATO’nun önemli bir askeri ortağı olmasına rağmen, EUROCONTROL’deki askeri ilişkilerde aktif bir rol almamaktadır. Türkiye’nin NATO’daki etkinliğine rağmen, EUROCONTROL bünyesinde askeri strateji oluşturma süreçlerine dahil olmaması dikkat çekici bir eksikliktir. Komşu ülkeler, özellikle eski Doğu Bloku’ndan ayrılan ülkeler, Türkiye’den yıllar sonra EUROCONTROL’e üye olmalarına rağmen bu yapıda daha aktif ve etkili roller üstlenmişlerdir.

Türkiye’nin EUROCONTROL’deki Askeri Etkinliği: Vital Eksiklikler ve Hayati Sorunlar

Türkiye’nin EUROCONTROL’deki askeri ilişkilerde yeterince aktif olamaması, bu konuda ciddi bir eksiklik olarak değerlendirilmektedir. Özellikle Türk Hava Kuvvetleri ve Genelkurmay düzeyinde hiçbir askeri yetkilinin EUROCONTROL’de etkili bir görevde yer almamış olması, Türkiye’nin bu alandaki potansiyelini yeterince değerlendiremediğini göstermektedir.

EUROCONTROL, stratejik karar alma süreçlerinde sivil-askeri işbirliğini ön planda tutan bir yapıya dönüşürken, Türkiye’nin bu yapının askeri bölümünde neredeyse tamamen pasif kalması, ciddi bir sorundur. NATO’da güçlü bir üye olan Türkiye’nin, EUROCONTROL gibi sivil-askeri iş birliğini önemseyen bir kuruluşta bu denli etkisiz kalması, hem Türkiye’nin uluslararası rolüne zarar vermekte hem de bu stratejik kuruluşun Türkiye’nin potansiyelinden yeterince faydalanamamasına neden olmaktadır.

Diğer yandan, Sovyetler Birliği’nin çöküşü sonrası Avrupa’daki karar verici elitlerin, bir tür kibir içinde hareket etmeye başladığı gözlenmektedir. Sovyetler’in ani ve kansız bir şekilde dağılması, Avrupa’nın geleceğe dair plan yaparken daha rahat hareket etmesine neden olmuş ve bu da bazı stratejik hataların yapılmasına zemin hazırlamıştır. Avrupa’nın güvenlik politikaları, bu rahatlıkla şekillendirmeye çalışılmış, ancak Türkiye gibi stratejik öneme sahip bir ülkenin rolü ve katkıları göz ardı edilmiştir.

Geleceğe Dair Beklentiler ve Stratejik Öneriler

Türkiye ve EUROCONTROL arasındaki ilişkilerin geleceği, her iki tarafın da çıkarlarını göz önünde bulundurarak yeniden şekillendirilmelidir. Avrupa’nın elit karar vericileri, Türkiye’nin bölgedeki stratejik önemini tekrar gözden geçirmeli ve Türkiye’yi bu tür uluslararası organizasyonlarda daha etkili bir konuma getirilmelidir. Türkiye’nin coğrafi konumu, hem sivil hem de askeri hava trafiği yönetiminde kilit bir rol oynamaktadır. Bu durum, sadece Avrupa için değil, aynı zamanda küresel güvenlik için de büyük önem taşımaktadır. Örneğin,Rusya’nın Gürcistan ve Ukrayna’ya yönelik ilhak girişimleri, Türkiye’nin Avrupa güvenliği için ne kadar hayati önemli bir ülke olduğunu açıkça göstermektedir. Türkiye, hem hava sahası kontrolünde hem de askeri strateji üretiminde Avrupa’nın güvenlik politikalarında vazgeçilmez bir ortak olma potansiyeline sahiptir.

EUROCONTROL ve Türkiye arasındaki iş birliği, sadece sivil havacılıkla sınırlı kalmamalı, aynı zamanda askeri stratejilere de daha fazla odaklanmalıdır. Türkiye’nin bu alanda daha aktif bir rol üstlenmesi, hem Avrupa hem de NATO’nun güvenlik stratejilerine büyük katkı sağlayacaktır.

Sonuç: Türkiye ve EUROCONTROL Arasında Güçlü Bir İş Birliğinin İnşa Edilmesi

Sonuç olarak, Türkiye’nin EUROCONTROL’deki rolü yeniden değerlendirilmelidir. Türkiye, sadece Avrupa sivil-askeri hava trafiğinde değil, aynı zamanda Avrupa’nın genel güvenlik politikalarında da stratejik bir aktör olarak daha fazla rol almalıdır. EUROCONTROL’ün son yıllarda düzenlediği GLOBAL CIVIL-MILITARY AVIATION SUMMİT gibi etkinlikler, Avrupa nin kendi savunma NATO’ sunun temellerini atarken, Türkiye’nin bu süreçte aktif bir şekilde yer almaması ciddi bir eksikliktir.Avrupa eliti hiçbir zaman şunu unutmamalıdır ki yaslanmis dişleri dokulmus yasli bir aslan gibi olan avrupa, Türkiye’siz yapamayacagini; akdenizi bir AB golu haline getirmek isteyen AB nin bu dişsiz yasli aslan gibi olduğunun unutmamalidir.

Türkiye’nin elitleri, kısır iç çekişmeleri bir kenara bırakarak, uluslararası platformlarda daha güçlü bir şekilde var olmayı hedeflemelidir. Türkiye’nin EUROCONTROL içindeki rolü güçlendirilirse, bu durum hem Türkiye’nin uluslararası prestijine hem de Avrupa’nın güvenlik yapısına büyük katkılar sağlayacaktır. Avrupa elitleri de Türkiye’nin Avrupa güvenliği için taşıdığı önemi unutmamalı ve Türkiye’yi sadece bir partner değil, stratejik bir müttefik olarak görmelidir.

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Scroll to Top